Tema düzenleyici

Metrolarda Kulaklık Takma Oranı

Metrolarda Kulaklık Takma Oranı: Şehir İnsanı Kendini Gürültüden Koparıp Dijital Bir Kabuk mu Örüyor?


Günümüz metropollerinde metro vagonlarına adım attığınız anda gözünüze çarpan ilk detaylardan biri, insanların kulaklarında yankılanan o görünmez duvar: kulaklıklar. Kimi loş bir vagonda gözlerini kapatıp lo-fi ritimlere teslim olurken, kimi haber dinliyor, kimi ise dış dünyadan tamamen kopmak için yalnızca “sessizliği” çalıştırıyor. Peki bu basit görünen eylem, aslında şehir insanının varoluşsal bir savunma mekanizması olabilir mi?

a-beautiful-woman-wearing-headphones-on-the-subway (1).jpg



Gürültünün Psikolojisi – Kaçış mı, Adaptasyon mu?
Modern şehir, sürekli kulaklarımıza çarpan bir metal senfoniden ibaret: fren sesleri, kalabalık konuşmaları, anonslar, ve düşünceyi parçalayan hoparlör cızırtıları. Metroda kulaklık takmak, birçok kişi için yalnızca müzik dinlemek değil; adeta zihinsel bir “koza” örmek. Bu kozada insan, dış dünyanın kontrolsüz kaosundan uzaklaşıp kendi seçtiği ritim ve duygu evrenine dahil olur. Bir anlamda kulaklık, metropol insanının mini bir meditasyon alanı, bir kaçış hücresi hatta gün içinde nefes aldığı tek özel alan.


Dijital Kabuk İddiası – İnsan Arası Mesafeler Derinleşiyor mu?
Kulaklık yalnızca sesi değil, sosyal iletişimi de kesiyor. Eskiden metrolarda kısa bakışmalar, tebessümler, yorgunluğun ortak hissiyle paylaşılan ufak insan anları vardı. Bugün ise kulaklık takan birey, “konuşmayın, dokunmayın, yaklaşmayın” mesajını sessizce yayınlıyor. Bu durum, şehir hayatında anonimliği ve bireyselleşmeyi kutsallaştıran yeni bir kültürün de habercisi. Dijital ses kabuğunun içine saklanarak, karşılıklı insan deneyimini giderek daha az paylaşıyoruz.


Sanal Dünyanın İçinde Fiziksel Yolculuk – Hibrit Varoluş
Metroda bir kişi bedenini fiziksel olarak vagonda tutarken, kulaklığı ile ruhunu bambaşka diyarlara gönderiyor:
– İş dönüşü moral bozan bir günün ardından nostaljik şarkılarla çocukluğuna kaçanlar,
– Podcast ile kişisel gelişimine yatırım yapanlar,
– Online eğitim sesi dinleyip akademik yolculuk yapanlar,
– Yalnızlığın içinden lo-fi ile duygu arkeolojisine dalanlar…


Bu hibrit hal, insanı iki evrene aynı anda sabitleyen ilginç bir köprü kuruyor.


Kulaklık: Yeni Nesil Sosyal Zırh?
Sosyologlar bugün kulaklığı yalnızca bir teknolojik aksesuar değil, aynı zamanda “kişisel sınır çizme aracı” olarak yorumluyor. Bir nevi dijital zırh… Metroda takılan kulaklık, yalnızlığı seçmenin modern bir sembolü haline geldi. Asıl soru şu: Kulaklık, insanı özgürleştiriyor mu yoksa bir kafese mi kilitliyor?


Sonuç – Gürültüden Kaçış mı, Kendinden Kaçış mı?
Metrolarda kulaklık takma oranı arttıkça, şehir insanı yalnızlaşıyor mu, yoksa kendini mi buluyor?
Belki de cevap ikisinde birden saklı. Kulaklık, hem kaçış hem yüzleşme: Kaostan kaçıp kendi iç sesine dönmenin dijital bir aracı. Kalabalıklar arasında kaybolmaktansa, kendi melodimizin içinde kaybolmayı tercih ediyoruz.


Kimbilir… Belki de metro vagonları, sessiz birer dijital meditasyon merkezine dönüşüyordur — her biri kendi evrenine dalmış sayısız bilinçle dolu, gürültü içinde sessiz bir ada gibi.
 
Şehiriçi toplu taşımada yolculuk yaptığımda hiç müzik dinlemem ondan dolayı kulaklık takmama gerekte kalmıyor ama şehirlerarası olarak otobüs, tren, uçak kullandığımda müzik dinlerim ve mutlaka kulaklığımı da takarım.
 
sadece toplu taşımada değil evden dışarıda bulunduğum her an kulaklık taşıyor ve kullanıyorum. her gün yürüdüğüm yolları sessiz yürümek oldukça sıkıcı olurdu

ek olarak müzik plan yapmama ve düşünmeme yardımcı oluyor, bu sayede gideceğim yere varmak boşa geçmemiş oluyor
 
Ben kulaklıkla dışarıda müzik dinlemeyi sevmiyorum. Kendimi zaten istediğim vakit dinleyebileceğim müzik için bir daha varolmayacak seslerden mahrum bırakmak istemiyorum. Metroların otobüslerin sesini çok deviyorum ve onlar bana dışarıda müzik dinlmekten ziyade onları dinlemek daha doğal geliyor.
2009 Conecto dayım yan koltukta arka körük bir kulağımda kulaklık var ama hem körük gıcırdama sesi hem de motor sesi sağır ediyor beni plaka 35 FT 005 denemek isteyenler arka körüğe beklerim
 
Manzara yok ise müziksiz geçmiyor diye düşünüyorum. Metroların o bağırtısı, insanların o gürültüsü herhangi bir görsel dağıtıcı olmadan sinir bozucu oluyor.

Aynı şeyi Marmaray(kısmen), M1A , İzban için söyleyemeyeceğim çünkü o manzara bile müziksiz dinlemek için bir fırsat veriyor.
 
Manzara yok ise müziksiz geçmiyor diye düşünüyorum. Metroların o bağırtısı, insanların o gürültüsü herhangi bir görsel dağıtıcı olmadan sinir bozucu oluyor.

Aynı şeyi Marmaray(kısmen), M1A , İzban için söyleyemeyeceğim çünkü o manzara bile müziksiz dinlemek için bir fırsat veriyor.
Metrolarda ekran falan oluyor. Onun dışında Ergen gruplarını veya gürültü yapan herhangi bir grubu uzaktan gözlemleyip aralarındaki ilişkiyi çözmeye çalışıyorum zihin egzersizi oluyor
 
Sabahları okula giderken otobüste ön kapının açılmayan kanadının oraya geçip müzik dinliyorum. Yolculuğa çok başka bir hava katıyor, bazen o favori yerime geçen birileri oluyor, hele son zamanlarda esmer bir arkadaş yerimi işgal etmiş bulunmakta buradan ona selamlarımı iletiyorum :)
 
Metrolarda ekran falan oluyor. Onun dışında Ergen gruplarını veya gürültü yapan herhangi bir grubu uzaktan gözlemleyip aralarındaki ilişkiyi çözmeye çalışıyorum zihin egzersizi oluyor
insanları gözlemlemek kadar eğlenceli birşey olamaz hocam katılıyorum. Bazen sadece giyiminden kuşamından bir insana dair onlarca bilgi toplayabilmek çok keyifli olabiliyor, geçenlerde M2 metrosunda denk geldiğim bir abi vardı adam Casio'nun hesap makineli saatini takıyordu çok tanışmak isterdim ancak benden önce indi :(
 
Sabahları okula giderken otobüste ön kapının açılmayan kanadının oraya geçip müzik dinliyorum. Yolculuğa çok başka bir hava katıyor, bazen o favori yerime geçen birileri oluyor, hele son zamanlarda esmer bir arkadaş yerimi işgal etmiş bulunmakta buradan ona selamlarımı iletiyorum :)
Bende hep orayı alıyorum otobüste önde yer yoksa/başka nedenden dolayı şoför sevdiğim tanıştığım biriyse sohbet ediyorum etmediğimdede ordan müzik dinleyerek /dinlemeyerek fark etmez çok eğlenceli oluyor hele çok gitmediğim yerlerden geçiyorsam daha da eğlenceli oluyor
Küçük bir bilgi o açılmayan kanat aslında açılabilir dikkat edersiniz onu şoför kabininden ayarlayabiliryorsunuz
 
Bende hep orayı alıyorum otobüste önde yer yoksa/başka nedenden dolayı şoför sevdiğim tanıştığım biriyse sohbet ediyorum etmediğimdede ordan müzik dinleyerek /dinlemeyerek fark etmez çok eğlenceli oluyor hele çok gitmediğim yerlerden geçiyorsam daha da eğlenceli oluyor
Altına imzamı atarım boş otobüste bile bahsi geçen yerde yolculuk eden biriyim. En büyük sorun ise o şöför kabini camı, aslında çok güzel bir parça kavga saldırı durumlarında ancak bizim gibi söför tanıdığı olanlar için tam bir eziyet
 
Altına imzamı atarım boş otobüste bile bahsi geçen yerde yolculuk eden biriyim. En büyük sorun ise o şöför kabini camı, aslında çok güzel bir parça kavga saldırı durumlarında ancak bizim gibi söför tanıdığı olanlar için tam bir eziyet
ön kapının orda dur yolcu gelince tutacak demirin oraya geçersin kapı kapanınca geri ön kapı şöförün yanına geçersin.
 
abi çözüm olarak bende aynı sonuca vardım, ancak eski ikaruslar gibi olması hepsinden iyi
o cam veya kalın plastik model şöförü koruyor olması mecbur.


İstanbulda söylenen şöförler varmı Diyarbakır'da söylenen çok var. bitane şöför BMC'den isuzu citiport geçmişti Otobüsün kapısı yavaş kapanıyor diye yolculara hızlı binin diye kızıyordu.
 
Geri
Üst