Tema düzenleyici

Tekirdağ - Rakoczi Müzesi

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Emir
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Emir

Moderatör
Yarbay
Katılım
19 Ara 2023
Mesajlar
4,829
Beğeni
11,153
Yaş
36
Konu sahibi
image


Barbaros Caddesi üzerinde eski bir Türk evi olan bina 1676-1735 yılları arasında yaşayıp, son yıllarını Tekirdağ’da geçiren Erdel Prensi ve Macar Halk Kurtuluş Kahramanı II. Rakoczi Frençh’in anılarına izafeten Macar Hükümeti tarafından müze olarak düzenlenmiştir. Mülkiyeti ve içindeki zati eşyalarıyla birlikte Macar Hükümeti’ne ait olan müze 25 Eylül 1982 tarihinde ziyarete açılmıştır. Sergilenen eserler arasında Türk-Macar ilişkilerini ve iki ulusun halk sanatlarındaki beraberliklerini simgeleyen eserler ile Rakoczi’nin şahsi ve ailesine ait eşyalar yer almaktadır.

Kaynak: Tekirdağ İl Kültür Turizm Müdürlüğü

 
Konu sahibi
Merhaba Tarih Severler!

Hepimiz Tekirdağ'ın simgelerinden biri olan Rakoczi Müzesi'ni biliriz. II. Ferenc Rakoczi'nin sürgün yıllarını geçirdiği, şimdilerde ise bir müze olarak hizmet veren o güzel taş ev... Ancak bu müzenin duvarlarının ardında, ders kitaplarında okumadığımız, tur rehberlerinin anlatmaya vakit bulamadığı birçok gizem ve dokunaklı hikaye saklı.

Gelin, bugün hep birlikte bu hikayelerin peşine düşelim ve tarihin tozlu sayfalarında kısa bir yolculuğa çıkalım.

1. "Mihmandar"ın Sırrı: Ev Sahibi Ali Ağa​

Rakoczi'nin bu eve yerleşmesini sağlayan kişi, Osmanlı'nın yerel ileri gelenlerinden Ali Ağa'dır. Peki, Ali Ağa neden Macar bir prensi evine kabul etti? Bu, sıradan bir "misafirperverlik" miydi, yoksa arka planda dönen siyasi bir hamle mi?

Rivayetlere göre Ali Ağa, sadece bir ev sahibi değil, aynı zamanda Rakoczi'nin bir nevi "koruyucusu" ve "danışmanı" idi. Osmanlı sarayı ile Rakoczi arasındaki hassas yazışmaları o koordine ediyor, Rakoczi'nin güvenliğini sağlıyordu. Hatta, Rakoczi'nin maddi sıkıntılarını çözmek için kendi cebinden harcamalar yaptığı bile söylenir. Bu ilişki, bir "efendi-misafir" ilişkisinden öte, stratejik bir ittifak ve belki de gerçek bir dostluktu. Ali Ağa'nın mezarı nerede? Onun bu fedakarlıklarına dair başka hangi kayıtlar var? Bu sorular, tarihin cevabını tam olarak vermediği gizemler olarak kalıyor.

2. Gümüş Şamdanlar ve Kayıp Vasiyet​

Rakoczi'nin sürgündeyken yanında getirdiği kişisel eşyaları arasında, ailesinden kalan değerli gümüş şamdanlar ve bazı özel evraklar olduğu söylenir. Müzede sergilenen eşyaların çoğu dönemsel olsa da, Rakoczi'ye ait olduğu iddia edilen bu orijinal eşyaların akıbeti tam olarak bilinmiyor.

Söylentiye göre, Rakoczi ölmeden önce, bu değerli eşyaların bir kısmının, kendisine sürgün yıllarında sadakatle hizmet eden yerel hizmetkarlara verilmesi için gizli bir vasiyet bırakmıştı. Ancak bu vasiyet ya hiç bulunamadı ya da yerine getirilmedi. Acaba bu gümüş şamdanlar bugün Tekirdağ'ın eski bir ailesinin sandığında mı saklanıyor? Yoksa yıllar içinde kaybolup gitti mi? Bu, müzenin en büyük kayıp hazinelerinden birinin hikayesi.

3. Müzik Odasının Yankıları: Rakoczi ve Kemanı​

Rakoczi'nin aynı zamanda iyi bir müzisyen olduğu ve özellikle keman çaldığı bilinir. Sürgünün getirdiği hüzün ve vatan özlemi, onun bestelerine de yansımıştır.

Müzedeki "çalışma odası" veya "musiki odası" olarak düşünebileceğimiz bölümde, geceleri Türk ve Macar ezgileriyle karışık hafif bir keman sesi duyulduğuna dair eski Tekirdağ efsaneleri anlatılır. Bu sesin, Rakoczi'nin ruhunun, memleketi Kaszony için bestelediği ama tamamlayamadığı bir parçayı çalmaya devam ettiğine inanılır. Tabii ki bu bir efsaneden ibaret, ancak Rakoczi'nin müziğe olan tutkusunun, onun sürgün hayatındaki en büyük tesellisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

4. Casuslar ve Gizli Görüşmeler​

Tekirdağ, o dönemde stratejik bir liman kentiydi. Rakoczi'nin evi, sadece bir sığınak değil, aynı zamanda Avrupa'dan gelen haberlerin ulaştığı, gizli görüşmelerin yapıldığı bir merkezdi.

Habsburg Hanedanlığı'nın, Rakoczi'yi Tekirdağ'da gözetlemek için ajanlar gönderdiği tarihi kayıtlarda geçer. Bu ajanlar, bazen bir tüccar kılığında, bazen de bir din adamı kisvesi altında Rakoczi'nin yakın çevresine sızmayı denemişlerdi. Hatta bir keresinde, Ali Ağa'nın adamları tarafından bir "casus"un tespit edilip, şehirden uzaklaştırıldığı anlatılır. Müzenin bahçesindeki o yaşlı çınar ağacının altında, sadece çay keyfi değil, belki de tarihi değiştirebilecek gizli pazarlıklar yapılmıştı.


Sizin de bildiğiniz, dedenizden ninenizden duyduğunuz Rakoczi Müzesi'ne dair az bilinen bir hikaye var mı? Lütfen yorumlarınızla bu konuyu zenginleştirelim!
 
Geri
Üst Alt