Pandeminin üzerinden yıllar geçti ama ben hâlâ o dönemin etkilerini günlük hayatımda hissediyorum. Önceden arkadaşlarla plansız buluşmak, bir kafede oturup saatlerce sohbet etmek, kalabalık ortamlarda yeni insanlarla tanışmak bana doğal gelirdi. Şimdi ise, sosyal bir etkinliğe davet edildiğimde önce tereddüt ediyorum. Sanki dışarı çıkmak, kalabalığa karışmak bir “çaba” gerektiriyor.
Pandemi sürecinde hepimiz zorunlu olarak evlere kapanınca sosyal becerilerimiz köreldi mi, yoksa biz mi artık yalnızlığı tercih eder olduk? Evden çalışmanın ve online iletişimin getirdiği rahatlık, yüz yüze sohbetin yerini tam anlamıyla tutmadı ama bir şekilde yeni normallerimiz arasına girdi. Eskiden tanımadığım biriyle ayaküstü muhabbet etmek bana keyif verirken, şimdi bu tür anlarda kelimeler boğazıma diziliyor.
Bence pandeminin en büyük toplumsal etkilerinden biri, “sosyalleşme eşiğimizi” yükseltmesi oldu. İnsanlar, hatta ben bile, eskisi kadar sık görüşmek yerine yazışarak iletişimi yeterli görüyorum. Fakat bunun uzun vadede bizi daha yalnız, daha içe dönük ve belki de sosyal açıdan daha kırılgan bir nesle dönüştürebileceğini düşünüyorum.
Yine de burada bir ikilem var: Pandemi öncesi temposuna geri dönmek mümkün mü, yoksa insanlık olarak artık “düşük tempolu sosyal yaşam” modeline mi geçtik? Ben kendi adıma bu duvarı yıkmak için çabalıyorum ama sanırım çoğumuz hâlâ o görünmez mesafenin içinde yaşıyoruz.
Pandemi sürecinde hepimiz zorunlu olarak evlere kapanınca sosyal becerilerimiz köreldi mi, yoksa biz mi artık yalnızlığı tercih eder olduk? Evden çalışmanın ve online iletişimin getirdiği rahatlık, yüz yüze sohbetin yerini tam anlamıyla tutmadı ama bir şekilde yeni normallerimiz arasına girdi. Eskiden tanımadığım biriyle ayaküstü muhabbet etmek bana keyif verirken, şimdi bu tür anlarda kelimeler boğazıma diziliyor.
Bence pandeminin en büyük toplumsal etkilerinden biri, “sosyalleşme eşiğimizi” yükseltmesi oldu. İnsanlar, hatta ben bile, eskisi kadar sık görüşmek yerine yazışarak iletişimi yeterli görüyorum. Fakat bunun uzun vadede bizi daha yalnız, daha içe dönük ve belki de sosyal açıdan daha kırılgan bir nesle dönüştürebileceğini düşünüyorum.
Yine de burada bir ikilem var: Pandemi öncesi temposuna geri dönmek mümkün mü, yoksa insanlık olarak artık “düşük tempolu sosyal yaşam” modeline mi geçtik? Ben kendi adıma bu duvarı yıkmak için çabalıyorum ama sanırım çoğumuz hâlâ o görünmez mesafenin içinde yaşıyoruz.