Akdeniz’in tuz kokan rüzgârını ardına almış bir şehir düşünün; sokaklarında balıkçıların türküleriyle esen, sahilinde gün batımının kızıl perdesiyle buluşan bir şehir... İşte bu şehrin, yani Mersin’in kalbinde bir başka sahne daha vardır: amatör tiyatro topluluklarının sahnesi.
Profesyonel ışıltının çok ötesinde, samimiyetin ve sahici heyecanın hüküm sürdüğü bu sahnelerde; kimi zaman bir apartman bodrumu, kimi zaman bir belediye salonu adeta tiyatro mabedine dönüşür. Seyirciler, kırmızı kadife koltukların lüksünden değil; yan yana dizilmiş tahta sandalyelerin sıcaklığından beslenir. Çünkü burada önemli olan dekorun ihtişamı değil, göz göze gelinen bir replikle kalpte uyandırılan sarsıntıdır.
Amatör tiyatro gruplarının oyunlarında; seyirciler yalnızca izleyici değil, çoğu zaman hikâyenin gizli ortağıdır. Oyuncunun sesindeki titrek heyecan, repliği unuttuğunda gözlerinde beliren mahçup gülümseme ya da doğaçlamayla kurtarılmış bir sahne… İşte tam da o anlarda izleyiciyle sahne arasındaki görünmez bağ güçlenir. Büyük salonların parıltılı perdesinde nadiren hissedilen bu içtenlik, Mersin’in amatör tiyatrolarında sahnenin adeta ruhu olur.
Bir başka güzellik ise bu toplulukların, Mersin’in renkli sosyal dokusunu yansıtmasıdır. Kimi zaman bir üniversite öğrencisinin coşkulu tiradı, kimi zaman bir öğretmenin mesai sonrası nefes alan performansı, kimi zaman da emekliliğinde sahne tozunu yutmak isteyen bir yurttaşın tutkusu aynı oyun içinde buluşur. Seyirci, aslında kendi hikâyesini, kendi komşusunu, kendi sokaklarını o sahnede görür.
Mersin’de amatör tiyatroya giden bir seyirci, yalnızca bir oyunu izlemiyor; aynı zamanda şehrin ruhunu, insanlarının heyecanını ve yaratıcılığını da soluyor. Belki de bu yüzden, oyun bitiminde yükselen alkış sesleri yalnızca sahnedeki oyunculara değil; tüm şehre bir teşekkür, tüm hayata bir selamdır.
Profesyonel ışıltının çok ötesinde, samimiyetin ve sahici heyecanın hüküm sürdüğü bu sahnelerde; kimi zaman bir apartman bodrumu, kimi zaman bir belediye salonu adeta tiyatro mabedine dönüşür. Seyirciler, kırmızı kadife koltukların lüksünden değil; yan yana dizilmiş tahta sandalyelerin sıcaklığından beslenir. Çünkü burada önemli olan dekorun ihtişamı değil, göz göze gelinen bir replikle kalpte uyandırılan sarsıntıdır.
Amatör tiyatro gruplarının oyunlarında; seyirciler yalnızca izleyici değil, çoğu zaman hikâyenin gizli ortağıdır. Oyuncunun sesindeki titrek heyecan, repliği unuttuğunda gözlerinde beliren mahçup gülümseme ya da doğaçlamayla kurtarılmış bir sahne… İşte tam da o anlarda izleyiciyle sahne arasındaki görünmez bağ güçlenir. Büyük salonların parıltılı perdesinde nadiren hissedilen bu içtenlik, Mersin’in amatör tiyatrolarında sahnenin adeta ruhu olur.
Bir başka güzellik ise bu toplulukların, Mersin’in renkli sosyal dokusunu yansıtmasıdır. Kimi zaman bir üniversite öğrencisinin coşkulu tiradı, kimi zaman bir öğretmenin mesai sonrası nefes alan performansı, kimi zaman da emekliliğinde sahne tozunu yutmak isteyen bir yurttaşın tutkusu aynı oyun içinde buluşur. Seyirci, aslında kendi hikâyesini, kendi komşusunu, kendi sokaklarını o sahnede görür.
Mersin’de amatör tiyatroya giden bir seyirci, yalnızca bir oyunu izlemiyor; aynı zamanda şehrin ruhunu, insanlarının heyecanını ve yaratıcılığını da soluyor. Belki de bu yüzden, oyun bitiminde yükselen alkış sesleri yalnızca sahnedeki oyunculara değil; tüm şehre bir teşekkür, tüm hayata bir selamdır.