Tema düzenleyici

Masonluğun Büyük Sırrı

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Arsen
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Arsen

Yönetici
Katılım
18 Tem 2025
Mesajlar
125
Beğeni
420
Konu sahibi
Geçmişte günümüzdeki gibi bir aydın sınıf yoktu.
Hakim sınıf olarak sadece soylular, askerler ve din adamları vardı.
Ancak avrupada bilimin gelişmeye başlaması ve artan ekonomik refah yeni bir sınıfın doğmasına sebep oldu.
Hakim sınıfların diğer devletlerle rekabet edebilmeleri adına bu yeni sınıfa ihtiyaçları vardı ama bunlarla otoriteyi paylaşma niyetleri yoktu.
Bu yeni aydın sınıf da eski hakim sınıfları yozlaşmış olarak nitelendiriyor, geri kalan fakir halkı da öngörülemez, cahil ve düzenin adamı olarak görüyorlardı.
Bu noktada iki kesimin de imdadına eski ezoterik tarikatlar yetişti.
Yeni oluşan aydın sınıf bu sınırlı ve izole alanda takılacak kendi çalıp kendi oynayacak ama kimsenin bunlardan haberi olmayacak ve halk itaat etmeye devam edecekti.
Bu iş için en uygun tarikat/sosyal kulüp ise masonluktu.

Başlarda herkes bu durumdan memnundu. Masonlar dini, entelektüel, bilimsel, ekonomik ve siyasi konuları kendi izole ortamlarında takip ediyor ve tartışıyorlardı.
Böylece hem kontrol altında tutulmuş oluyorlar hem de yeni ürettikleri zehirli(!) fikirleri halka bulaşmıyordu.

Ancak bu durum kısa süre içinde değişmeye başladı.
Masonlar giderek zenginleşiyor, yeni zenginler türüyor, bilimsel gelişmeler hız kazanıyordu.
Kısacası bilim ve ekonomi geliştikçe masonluk büyüyor, masonluk büyüdükçe de bilimsel gelişmeler artıyordu.

Bu mason dediğiniz adamlar aslında o günlerin okumuş etmiş entelektüel birikime sahip insanlarından başkası değildi.
Yani bugün hak arayıcısı, muhalif, devrimci vs. Olarak övdüğümüz ve sevdiğimiz insanlar o gün yaşasalar muhtemelen mason olacaklardı.

Işte masonluk ve eski tip devletlerin çatışması bu noktada başladı.
Masonlar kendi izole ortamlarında hemen hemen her konuda sınırsız bir konuşma özgürlüğüne sahip olmuşlardı. Artık din hakkında ki aykırı ve tehlikeli(!) fikirleri bu ortamlarda özgürce en ince detayına kadar konuşabiliyorlardı.
Çeşitli düşünce deneyleri, felsefik beyin fırtınaları ve bilimsel bilgi paylaşımlarının ardı arkası kesilmiyordu.
Bunların sonucu olarak ise dine ve mevcut devlet düzenine karşı bir tepki oluşmaya başladı.
Işte masonlar hakkındaki komplo teorilerinin kökleri buralara dayanır, tahmini olarak 1700 lerin sonralarıyla 1800'lerin başları gibi.
Masonlar dinin bir hoax olduğunu düşünüyor, mevcut devletleri ise hantal ve sadece soylulara hizmet eden yapılar olarak görüyorlardı.
Devlet ise bu zengin sınıfla baş edemez olmuştu çünkü içerisindeki soylu olmayan ama kritik noktalarda görevde bulunan neredeyse herkes masondu. Bu insanları silip yerlerine yenisini koyamıyorlardı çünkü ellerinde okumuş etmiş insan envanteri çok kısıtlıydı zaten yeni getirecekleri de muhtemelen yine mason olacaktı.
-mesela soyluların savaşmak için topa ihtiyaçları vardı ama top nasıl çalışır, top nasıl dökülür, iyi barut nasıl olur, topçu birlikler nasıl yönetilir, vs. Vs. Bunları bilmezlerdi, bilenlerin büyük kısmı ise masondu.-
Soyluların aklına çok parlak ve muazzam bir fikir geldi(aslında yüzyıllardır yaptıkları şey). Masonların üstüne dincileri salmak.
Böylece masonlar yok olmayacaktı ama masonluk kurumu bitecekti.
Işte soylular tarafından gaza getirilen bu dinci gruplar masonlar hakkında çeşitli komplo teorileri ve efsaneler üretmeye başladılar. Böylece cahil halk bunları şeytan olarak görüyor ve ötekileştiriyordu. Keçi kanı içmeler, şeytana tapmalar, çeşitli ayinler vs. Kilisenin 1800lü yıllarda uydurduğu efsanelerden başka birşey değildi. Bu sayede masonların siyasi güce ulaşamayacakları ve devletler için kullanışlı bir aparat olmaya devam edecekleri sanıldı.
Ancak bu çatışma ortamı, masonların mevcut düzenden iyice tiksinmesine sebep oldu ve kendi içlerinde bir konuda fikir birliğine vardılar. O konu ise yeni dünya düzeninin gerekliliği idi.
Bu komplocu tayfada sıkça karşılaştığınız yeni dünya düzeni lafının kökü buradan gelmektedir işte. Yaklaşık 200 yıl kadar eski bir laf yani. O düzen çoktan gelmiş, yerine oturmuş hatta artık eskimeye bile başlamıştır.
Velhâsılıkelâm, masonluk elde ettiği bilgi birikimi sayesinde nüfus ve yetki sahibi olmamasına rağmen sahip olduğu entellektüel üstünlük sebebiyle dünyanın en güçlü kurumlarından biri haline geldi.
Şimdi hedefleri mevcut düzeni değiştirmekti ve başardılar.
Dünya üzerinde son 300 yılda kurulmuş/değiştirilmiş pek çok devlet yapısının kurucu kadrolarında masonların ezici bir çoğunlukta olduğu görülebilir.
Bu devletlere bazı örnekler;
Fransız cumhuriyeti, amerika birleşik devletleri, türkiye cumhuriyeti, liste daha uzar gider.
Bir anekdot, fransız ihtilalinin mottosuyla, masonluğun mottosu ne tesadüfki aynıdır:
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik.

Lafın özü; masonların öyle doğa üstü sırları vs. Yoktur, bunlar zamanın dincilerinin siyasi amaçlarla götlerinden uydurdukları efsanelerdir.
Masonluk eskiden çok güçlü olmasına rağmen günümüzde kullanım amacı boşa çıktığı için eskisi kadar rağbet gören bir kurum değildir.
Bizim müslüman dincilerimiz ise kilisenin 1800'lerde uydurduğu yalanları halka satmaktadırlar. Ne yazıktır ki ne kendileri yenisini üretebilmişlerdir ne de masonluk kurumunun artık kendileri için bir tehlike oluşturmadığının farkındadırlar.

Alıntıdır.
Kaynak: Ekşisözlük / attan dusen son padisah
 
Bu yazıyı ciddiye almamakla birlikte, sadece bizimle ilgili bölümü için birkaç kelime etmek isterim..
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin bir masonluk faaliyeti olduğu ima edilmiş, ya da açıkça böyle olduğu söylenmiş..
Şimdi..
Bu iddianın ne kadar gerçek olduğunu konuya hakim tarih bilgisi iyi olan üyelerimiz daha net açıklayacaklardır..
Dediğim gibi bu yazıyı ciddiye almıyorum..
Bir dip not daha..
Masonluğun ne olduğu, faaliyetleri ne olduğu halen daha net olarak bilinmiyor.
Sadece halkın nasıl bilmesi isteniyorsa o şekilde halka lanse ediliyor..
Bu konuyu ne kadar tartışırsak tartışalım illa ki birşeyler hep havada kalacak..
 
Geri
Üst Alt