Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.
Bir dönem "Mavi Vatan" kavramı çerçevesinde, Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye'ye yüzyıllar boyunca yetecek doğalgaz ve petrol bulunduğu iddiaları dillendirildi.
Son zamanlarda bu konu gündemden düşmüş olmakla birlikte, Kuzey Kıbrıs'ta seçimi Tufan Erhürman'ın kazanması bu konuyu derinlemesine araştırmamı gerektirdi.
Tufan Erhürman Kıbrıs'ta eskiden olduğu gibi federe bir yönetim olmasını savunuyor.
Federe yönetime geçilmesi durumunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti AB üyesi bir ülke olacaktır.
Bu durumda AB Doğu Akdeniz'de önemli bir kazanım elde edecektir.
Turgut Özal'ın deyimiyle AB 1 koyup, 10 kazanacaktır.
Türkiye'nin böyle bir şeye müsaade etmesi mümkün değildir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin İLHAKI dahil her türlü seçenek masadadır.
Şimdi Doğu Akdeniz'deki gerçeklere bakalım :
Doğu Akdeniz bölgesinde enerji sektöründe hem keşif-üretim anlamında hem de jeopolitik/koridorlar açısından önemli gelişmeler yaşanıyor. Aşağıda başlıca başlıklar halinde özetledim.
Öne çıkan başlıklar
1. Doğalgaz keşifleri ve üretim artışı
Kıbrıs açıklarında, ExxonMobil ve QatarEnergy ortaklığında yapılan sondajda yaklaşık 8-9 trilyon kübik fit büyüklüğünde doğalgaz rezervi tahmini açıklandı.
Mısır’da, üç yıldır düşme eğiliminde olan doğalgaz üretimi, 2025 üçüncü çeyrekte artış gösterdi; ancak bu artışın kalıcı olup olmayacağı belirsiz.
Bölgenin genel gaz potansiyeli ve kullanımının artması, hem ekonomik hem enerji güvenliği açısından önemli.
2. Enerji koridorları ve altyapı projeleri
EastMed pipeline gibi projelerde hareketlilik var: Doğu Akdeniz’daki gazın Avrupa’ya taşınması için boru hattı planları gündemde.
Energiya Press
Ayrıca, Yunanistan’da ana karadan Girit’e uzanan deniz altı kablo hattı tamamlandı; bu, bölgedeki elektrik şebekesinin yenilenmesi ve çeşitlendirilmesi açısından önemli.
3. Jeopolitik rekabet ve deniz yetki alanları
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bölgedeki çıkarlarını koruyacaklarını belirtti; yani sadece enerji değil, deniz yetki alanları da ön planda.
Mısır, Türkiye-Libya arasında yapılan deniz yetki anlaşmasını BM’ye bildirdi ve bu tür anlaşmaların geçersiz olduğunu belirtti.
Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılacak (ya da yapılmış) seçimlerin bölgedeki enerji koridorlarının geleceğini etkileyebileceğine dair analizler var.
4. Bölgesel iş birliği arayışları
Yunanistan başta olmak üzere bazı ülkeler, Doğu Akdeniz’de bir bölgesel forum kurma fikrini yeniden canlandırdı: böylece deniz yetki alanları, enerji projeleri ve iş birliği mekanizmaları gündeme geliyor.
Ayrıca, enerji geçişi ve yenilenebilir kaynaklara yönelim açısından da bölgedeki potansiyel yüksek: rüzgâr-güneş gibi kaynakların elektrik üretiminde genişleme imkânı olabilir.
Öne çıkan riskler & zorluklar
Derin deniz sondajları, büyük yatırımlar gerektiriyor; maliyet yüksek ve doğrudan kar götürmeyebiliyor.
Deniz yetki alanı (MEB) anlaşmazlıkları, bölgesel iş birliklerini ve projelerin ilerlemesini engelleyebiliyor. Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki çizgi problemleri buna örnek.
Altyapı (boru hattı, kablo hattı vb.) projeleri teknik, finansal ve politik olarak zorlu. Örneğin EastMed hattının uygulanabilirliği hâlâ tartışmalı.
Üretim artışı olsa da altyapı ve pazarlama bağlantıları hazır değil; yani “kazılabilen gaz” ile “pazara ulaşan gaz” arasında fark söz konusu.
Kısaca: Ne Önemli?
Doğu Akdeniz, artık sadece tarihî ve stratejik bir bölge olmaktan çıkıp enerji merkezlerinden biri haline geliyor.
Gaz keşifleri ve üretim artışları ekonomileri ve dış politikalara yön veriyor.
Enerji koridorları, hem Avrupa’ya alternatif kaynak sunma hem de bölge ülkelerinin jeopolitik konumlarını güçlendirme bakımından kritik.
Ancak başarı, teknik-mali-politik bütün faktörlerin bir araya gelmesine bağlı; riskler de yüksek.
Bir dönem "Mavi Vatan" kavramı çerçevesinde, Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye'ye yüzyıllar boyunca yetecek doğalgaz ve petrol bulunduğu iddiaları dillendirildi.
Son zamanlarda bu konu gündemden düşmüş olmakla birlikte, Kuzey Kıbrıs'ta seçimi Tufan Erhürman'ın kazanması bu konuyu derinlemesine araştırmamı gerektirdi.
Tufan Erhürman Kıbrıs'ta eskiden olduğu gibi federe bir yönetim olmasını savunuyor.
Federe yönetime geçilmesi durumunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti AB üyesi bir ülke olacaktır.
Bu durumda AB Doğu Akdeniz'de önemli bir kazanım elde edecektir.
Turgut Özal'ın deyimiyle AB 1 koyup, 10 kazanacaktır.
Türkiye'nin böyle bir şeye müsaade etmesi mümkün değildir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin İLHAKI dahil her türlü seçenek masadadır.
Şimdi Doğu Akdeniz'deki gerçeklere bakalım :
Doğu Akdeniz bölgesinde enerji sektöründe hem keşif-üretim anlamında hem de jeopolitik/koridorlar açısından önemli gelişmeler yaşanıyor. Aşağıda başlıca başlıklar halinde özetledim.
1. Doğalgaz keşifleri ve üretim artışı
Kıbrıs açıklarında, ExxonMobil ve QatarEnergy ortaklığında yapılan sondajda yaklaşık 8-9 trilyon kübik fit büyüklüğünde doğalgaz rezervi tahmini açıklandı.
Mısır’da, üç yıldır düşme eğiliminde olan doğalgaz üretimi, 2025 üçüncü çeyrekte artış gösterdi; ancak bu artışın kalıcı olup olmayacağı belirsiz.
Bölgenin genel gaz potansiyeli ve kullanımının artması, hem ekonomik hem enerji güvenliği açısından önemli.
2. Enerji koridorları ve altyapı projeleri
EastMed pipeline gibi projelerde hareketlilik var: Doğu Akdeniz’daki gazın Avrupa’ya taşınması için boru hattı planları gündemde.
Energiya Press
Ayrıca, Yunanistan’da ana karadan Girit’e uzanan deniz altı kablo hattı tamamlandı; bu, bölgedeki elektrik şebekesinin yenilenmesi ve çeşitlendirilmesi açısından önemli.
3. Jeopolitik rekabet ve deniz yetki alanları
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bölgedeki çıkarlarını koruyacaklarını belirtti; yani sadece enerji değil, deniz yetki alanları da ön planda.
Mısır, Türkiye-Libya arasında yapılan deniz yetki anlaşmasını BM’ye bildirdi ve bu tür anlaşmaların geçersiz olduğunu belirtti.
Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılacak (ya da yapılmış) seçimlerin bölgedeki enerji koridorlarının geleceğini etkileyebileceğine dair analizler var.
4. Bölgesel iş birliği arayışları
Yunanistan başta olmak üzere bazı ülkeler, Doğu Akdeniz’de bir bölgesel forum kurma fikrini yeniden canlandırdı: böylece deniz yetki alanları, enerji projeleri ve iş birliği mekanizmaları gündeme geliyor.
Ayrıca, enerji geçişi ve yenilenebilir kaynaklara yönelim açısından da bölgedeki potansiyel yüksek: rüzgâr-güneş gibi kaynakların elektrik üretiminde genişleme imkânı olabilir.
Derin deniz sondajları, büyük yatırımlar gerektiriyor; maliyet yüksek ve doğrudan kar götürmeyebiliyor.
Deniz yetki alanı (MEB) anlaşmazlıkları, bölgesel iş birliklerini ve projelerin ilerlemesini engelleyebiliyor. Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki çizgi problemleri buna örnek.
Altyapı (boru hattı, kablo hattı vb.) projeleri teknik, finansal ve politik olarak zorlu. Örneğin EastMed hattının uygulanabilirliği hâlâ tartışmalı.
Üretim artışı olsa da altyapı ve pazarlama bağlantıları hazır değil; yani “kazılabilen gaz” ile “pazara ulaşan gaz” arasında fark söz konusu.
Doğu Akdeniz, artık sadece tarihî ve stratejik bir bölge olmaktan çıkıp enerji merkezlerinden biri haline geliyor.
Gaz keşifleri ve üretim artışları ekonomileri ve dış politikalara yön veriyor.
Enerji koridorları, hem Avrupa’ya alternatif kaynak sunma hem de bölge ülkelerinin jeopolitik konumlarını güçlendirme bakımından kritik.
Ancak başarı, teknik-mali-politik bütün faktörlerin bir araya gelmesine bağlı; riskler de yüksek.