Yeşilin başkenti Bursa, sadece doğası ve tarihiyle değil; kahvaltı sofralarındaki bereketiyle de gönülleri fetheden bir şehir. Dağ havasının tazelediği sabahlarda, Uludağ’ın serinliğinden süzülen esintiyle açılan bir masa düşünün… Mis gibi demlenmiş çay, yöresel peynirler, Gemlik zeytinleri, kestane reçeli ve sıcacık köy ekmeğiyle taçlanıyor. İşte bu, Bursa’nın kahvaltı kültürünün özü: doğallık, sadelik ve zarafet.
Bursa’da kahvaltı sadece bir öğün değil, bir buluşma, bir ritüel. Şehrin merkezinden dağ köylerine kadar her bölgede farklı bir lezzet geleneği yaşatılıyor. Mudanya ve Trilye’de deniz kenarında yapılan kahvaltılarda zeytinyağının tuzlu kokusu burnunuza gelirken, Cumalıkızık köyündeki taş evlerin önünde kurulan sofralarda, tandır ekmeğiyle sürülen köy tereyağının tadı damakta kalır.
Bursalılar için kahvaltı, güne merhaba demenin en zarif biçimidir. Masaya gelen her tabak, yörenin ruhunu anlatır. İnegöl’ün beyaz peyniri, Karacabey’in domatesi, Orhangazi’nin zeytini ve Kestel’in balı, sofrada adeta bir lezzet senfonisi yaratır. Kestane şekeriyle yapılan reçeller, kahvaltıya tatlı bir nostalji katar; sanki her kaşıkta eski Bursa’nın sokaklarından bir parça gizlidir.
Birçok şehirde kahvaltı aceleyle geçiştirilen bir alışkanlıkken, Bursa’da bu gelenek yavaş yavaş yaşanır. Çay bardakları dolup boşalırken, sohbetler uzar; sofradaki her lokma, bir paylaşımın parçasına dönüşür.
Bugünlerde şehirde birçok butik kahvaltı mekanı, otantik köy konseptiyle hem yerlileri hem de misafirleri büyülüyor. Ahşap masalarda, taş fırından çıkan sıcak bazlamalar eşliğinde yapılan uzun kahvaltılar, turistlerin de favorisi hâline geldi.
Sonuçta Bursa’nın kahvaltı kültürü; hem Osmanlı mutfağının mirasını hem de Anadolu’nun bereketli topraklarının hediyesini bir araya getiriyor. Şayet bir sabah Bursa’daysanız, kendinize bu keyfi armağan edin. Çünkü burada kahvaltı, sadece karın doyurmak değil, yaşamı tatmak demektir.
Bursa’da kahvaltı sadece bir öğün değil, bir buluşma, bir ritüel. Şehrin merkezinden dağ köylerine kadar her bölgede farklı bir lezzet geleneği yaşatılıyor. Mudanya ve Trilye’de deniz kenarında yapılan kahvaltılarda zeytinyağının tuzlu kokusu burnunuza gelirken, Cumalıkızık köyündeki taş evlerin önünde kurulan sofralarda, tandır ekmeğiyle sürülen köy tereyağının tadı damakta kalır.
Bursalılar için kahvaltı, güne merhaba demenin en zarif biçimidir. Masaya gelen her tabak, yörenin ruhunu anlatır. İnegöl’ün beyaz peyniri, Karacabey’in domatesi, Orhangazi’nin zeytini ve Kestel’in balı, sofrada adeta bir lezzet senfonisi yaratır. Kestane şekeriyle yapılan reçeller, kahvaltıya tatlı bir nostalji katar; sanki her kaşıkta eski Bursa’nın sokaklarından bir parça gizlidir.
Birçok şehirde kahvaltı aceleyle geçiştirilen bir alışkanlıkken, Bursa’da bu gelenek yavaş yavaş yaşanır. Çay bardakları dolup boşalırken, sohbetler uzar; sofradaki her lokma, bir paylaşımın parçasına dönüşür.
Bugünlerde şehirde birçok butik kahvaltı mekanı, otantik köy konseptiyle hem yerlileri hem de misafirleri büyülüyor. Ahşap masalarda, taş fırından çıkan sıcak bazlamalar eşliğinde yapılan uzun kahvaltılar, turistlerin de favorisi hâline geldi.
Sonuçta Bursa’nın kahvaltı kültürü; hem Osmanlı mutfağının mirasını hem de Anadolu’nun bereketli topraklarının hediyesini bir araya getiriyor. Şayet bir sabah Bursa’daysanız, kendinize bu keyfi armağan edin. Çünkü burada kahvaltı, sadece karın doyurmak değil, yaşamı tatmak demektir.