Tema düzenleyici

Aydın - Karacasu - Afrodisias Antik Kenti

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan crypton
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
C

crypton

Konu sahibi

Karacasu - Afrodisias Antik Kenti​

Dünya Miras Listesine alınan Afrodisias (Aphrodisias) Antik Kenti; Aydın ili, Karacasu ilçesi, Geyre Mahallesi sınırları içinde, Menderes (Meander) Irmağı’nın bir kolu olan Dandalaz (Morsynus) Çayı’nın oluşturduğu bereketli vadide, denizden yaklaşık 600 metre yükseklikte bir plato üzerinde yer almaktadır.

8dc3f7a09ddfe6e55e7b48088fbbfcde13544300_2_690x387.jpeg


Tarih boyunca, içinde bulunduğu nehir havzasının doğal özelliklerinden beslenen kentin Antik Dönem’deki en büyük zenginlik kaynağını ise kentin kuzeyinde, Babadağ eteklerinde yer alan mermer ocakları sağlamıştır.

5082e78788da52ec21de1723b0694a833131987c_2_690x459.jpeg


Yerleşim tarihi MÖ 5. bin yıl ortalarına kadar uzanan Afrodisias, MÖ 6. yüzyılda küçük bir köy görünümünde iken, MÖ 2. yüzyılda Menderes Vadisi’ndeki yoğun şehirleşme döneminde kent devleti (polis) statüsü kazanmıştır.

66284f42850efe2fabdc22e3ad8ed04020d9bb2c_2_690x387.jpeg


MÖ 1. yüzyılda Roma ile yakın ilişkilere sahip olan Afrodisias, daha sonra Roma İmparatoru olarak Augustus unvanını alacak olan Octavian tarafından “Tüm Asya’dan kendime bu kenti seçtim.” sözleriyle koruma altına alınmış ve Roma Senatosu tarafından MÖ 39 yılında vergi muafiyeti ve özerklik gibi ayrıcalıklar tanındıktan sonra hızla gelişmeye başlamıştır.

6368998a35658163f689cdcc68bdea55105b0746_2_690x459.jpeg


Afrodisias’ın arkeolojik önemi, Geç Helenistik Dönem’den Roma ve Bizans dönemlerine kadar süren yoğun bir fikir ve değer alışverişini gözler önüne seren, büyük ölçüde mermerden inşa edilmiş yapıların ve bunlarla ilişkili kabartma ve yazıtların istisnai ölçüde iyi korunmuş olmasından gelmektedir.

eb1d169d4b5eda5c598ab64866a57d7cb6f6747b_2_690x459.jpeg


Afrodisias, MS 1.-5. yüzyıllar arasında bütün Akdeniz dünyasında büyük üne kavuşan, başta Roma olmak üzere, İmparatorluğun dört bir yanında imzalarını taşıyan eserleri bulunan heykeltıraşlar yetiştirmiştir. Mermer ocaklarının kente eşine az rastlanır derecede yakın olması, Afrodisias’ın mermer heykel sanatı için yüksek kaliteli bir üretim merkezi haline gelmesinin önemli bir nedenidir. Bu özelliği sayesinde Roma İmparatorluğu’nun Asya Eyaleti’nde, dönemin mermer sanatı ve mimarisinin tüm yönleriyle araştırılıp anlaşılmasını sağlayan kentlerden biri olmuştur.

643ef6f0f6cfd41422b0955119a18e1fc3c53ef2_2_690x459.jpeg


Kente adını veren ve kent kimliğinin gelişiminde önemli rol oynayan Aphrodite kutsal alanının ve kentteki özgün Aphrodite kültünün de Akdeniz Havzasında geniş bir alanı kültürel açıdan etkilediği bilinmektedir. Bu özellikleri nedeniyle, Afrodisias Antik Kenti yaklaşık 2-3 km. kuzeydoğusunda bulunan antik mermer ocakları ile birlikte 2017 yılındaDünya Miras Listesi’ne kaydedilmiştir.

Hadrian%20Hamam%C4%B1,%20Afrodisias%20.jpg


Kaynak: Kültür Portalı
 

Aphrodisias'ın Bin Yıllık Serüveni

Ege'nin bereketli topraklarında, antik çağların en büyüleyici kentlerinden biri yükselir: Aphrodisias. Adını, güzelliğin ve aşkın tanrıçası Aphrodite'den alan bu kadim şehir, yalnızca bir tapınak kenti değil, aynı zamanda bir sanat, kültür ve siyaset merkeziydi. Onun hikâyesi, isim değişiklikleriyle bile tarihine ışık tutar: Lelegonpolis, Megapolis ve Ninoi gibi unutulmuş isimlerin ardından, M.Ö. 2. yüzyılda Aphrodisias adıyla anılmaya başlandı. Günümüzde ise, bu ismin zaman içinde evrilerek 'Kayra' ve nihayet 'Geyre' olduğu düşünülüyor.

Antik Çağın Parlayan Yıldızı

Aphrodisias'ın altın çağı, Roma İmparatorluğu'nun himayesine girdiği dönemde başladı. Öyle ki, efsaneye göre Jül Sezar bile bu kente gelerek tanrıçaya altın bir Eros heykeli sunmuştu. Kent, imparatorların gözdesi olmanın ayrıcalığını yaşadı; vergi muafiyeti, özerklik ve tapınak sığınma hakkı gibi ayrıcalıklar elde etti.

Ancak Aphrodisias'ı asıl özel kılan, dünyaca ünlü heykeltıraşlık okuluydu. Yakınlardaki Babadağ'dan (Salbakos) çıkarılan kaliteli mermerler, buradaki usta ellerde hayat bulur, Roma İmparatorluğu'nun dört bir yanına ihraç edilirdi. Heykelleriyle nam salmış bu kent, aynı zamanda Xenokrates gibi bilim insanlarına, Chariton gibi romancılara ve Alexander gibi filozoflara da ev sahipliği yapmıştı.

Değişen Çağlar, Sarsılan Temeller

Roma'nın çöküşü ve Hıristiyanlığın yükselişiyle birlikte kentin talihi döndü. Pagan bir kutsal alanı olan Aphrodisias, yeni dinin hedefi haline geldi. Kentin adı yazıtlardan sistematik olarak kazındı ve bir süre için 'Stravpoli' (Haç Kenti) olarak anıldı. Ancak Aphrodisias ismi tamamen silinemedi; Bizans döneminde 'Kayra'ya dönüşerek varlığını sürdürdü.

Bir diğer büyük düşmanı ise doğanın kendisiydi. Bir fay hattı üzerinde kurulu olan kent, tarihi boyunca yıkıcı depremlerle boğuştu. 4. ve 7. yüzyıllarda meydana gelen büyük sarsıntılar, su yollarını ve anıtsal yapıları yerle bir etti. Depremler, Arap akınları ve ekonomik sıkıntılar birleşince, bir zamanların görkemli kenti 13. yüzyıla gelindiğinde büyük ölçüde terk edilmişti.

Toprağın Altından Yeniden Doğuş

Aphrodisias'ın yeniden keşfi, 19. yüzyıl gezginlerine dayanır. 1835'te Fransız gezgin Charles Texier ve İngiliz Dilettanti Derneği üyeleri, bu saklı hazineyi ilk belgeleyen isimler oldu. 20. yüzyılın başlarında ise Osman Hamdi Bey'in ilgisi, buraya yönelik arkeolojik merakı ateşledi.

Ancak asıl sistematik kazılar, 1961 yılında Kenan Evrim'in New York Üniversitesi adına başlattığı çalışmalarla hayata geçti. Evrim'in ömrünü adadığı bu kazılar, Aphrodisias'ı toprağın altından çıkararak onu antik dünyanın en iyi korunmuş şehirlerinden biri haline getirdi. Onun ölümünden sonra da çalışmalar kesintisiz devam etti.

Geyre'den Aphrodisias'a: Sonsuz Bir Miras

1956 depreminden sonra, antik kentle iç içe yaşayan Geyre köyü, bugünkü yerine taşındı. Bu taşınma, arkeolojik alanın daha rahat ortaya çıkarılmasına olanak sağladı. Bugün, Aphrodisias'ın sokaklarında dolaşan ziyaretçiler, yalnızca bir arkeolojik alanı değil; aşk, sanat, inanç ve trajediyle örülü binlerce yıllık bir hikâyeyi deneyimler.
 
Geri
Üst