Kastamonu, Karadeniz’in serin nefesini, Anadolu’nun kadim toprağıyla buluşturan, doğallığın hâlâ hüküm sürdüğü ender şehirlerden biri. Son yıllarda şehir yaşamının kalabalığından ve betonun soğukluğundan bunalan birçok gezginin rotasında “kırsal turizm” önemli bir seçenek haline geldi. İşte tam da burada, Kastamonu’nun gizli kalmış köyleri, yaylaları ve yerel yaşam kültürü devreye giriyor.
Küre Dağları’nın eteklerinde sabah sisleri arasından yükselen köy evleri, Taşköprü’nün sarımsak kokulu tarlaları, Daday’ın atlı doğa turları, Azdavay ve Pınarbaşı’nın el değmemiş kanyonları... Bunların her biri aslında Kastamonu’nun kırsal turizm açısından ne denli büyük bir potansiyele sahip olduğunu kanıtlıyor. Üstelik bu sadece doğa ile sınırlı değil; yöresel mutfağın zenginliği, el sanatlarının özgünlüğü ve halk misafirperverliği, kırsal turizmi sürdürülebilir bir gelir kapısına dönüştürebilecek unsurlar arasında.
Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde kırsal turizm bir yaşam biçimi, bir ekonomi politikası haline gelmiş durumda. Kastamonu da aynı modeli, kendi değerleriyle harmanlayarak başarabilir. Kültürel miras evlerinin pansiyona dönüştürülmesi, köy kadınlarının ürettiği yöresel ürünlerin turistlerle buluşturulması, geleneksel tarım faaliyetlerinin deneyim turizmine çevrilmesi gibi adımlar, hem ekonomik hem sosyal yönden ciddi katkı sağlayabilir.
Yine de dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Kırsal turizmin özü, doğayı “göstermek” değil, “koruyarak yaşatmak”tır. Eğer bu çizgi korunursa, Kastamonu’nun kırsal bölgeleri sadece ziyaret edilen değil, yaşanmak istenen yerler haline gelir.
Peki sizce Kastamonu’nun kırsal turizmi hangi alanlarda daha çok geliştirilmeli? Ekoturizm mi, yayla turları mı, yoksa gastronomi köyleri mi daha öne çıkmalı?
Küre Dağları’nın eteklerinde sabah sisleri arasından yükselen köy evleri, Taşköprü’nün sarımsak kokulu tarlaları, Daday’ın atlı doğa turları, Azdavay ve Pınarbaşı’nın el değmemiş kanyonları... Bunların her biri aslında Kastamonu’nun kırsal turizm açısından ne denli büyük bir potansiyele sahip olduğunu kanıtlıyor. Üstelik bu sadece doğa ile sınırlı değil; yöresel mutfağın zenginliği, el sanatlarının özgünlüğü ve halk misafirperverliği, kırsal turizmi sürdürülebilir bir gelir kapısına dönüştürebilecek unsurlar arasında.
Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde kırsal turizm bir yaşam biçimi, bir ekonomi politikası haline gelmiş durumda. Kastamonu da aynı modeli, kendi değerleriyle harmanlayarak başarabilir. Kültürel miras evlerinin pansiyona dönüştürülmesi, köy kadınlarının ürettiği yöresel ürünlerin turistlerle buluşturulması, geleneksel tarım faaliyetlerinin deneyim turizmine çevrilmesi gibi adımlar, hem ekonomik hem sosyal yönden ciddi katkı sağlayabilir.
Yine de dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Kırsal turizmin özü, doğayı “göstermek” değil, “koruyarak yaşatmak”tır. Eğer bu çizgi korunursa, Kastamonu’nun kırsal bölgeleri sadece ziyaret edilen değil, yaşanmak istenen yerler haline gelir.
Peki sizce Kastamonu’nun kırsal turizmi hangi alanlarda daha çok geliştirilmeli? Ekoturizm mi, yayla turları mı, yoksa gastronomi köyleri mi daha öne çıkmalı?