Burç
18 yıl önce - Sal 06 Nis 2004, 13:18
aşağıda Tünel'in New York'daki metrodan daha sonra yapıldığını yazmasına
rağmen, bu bilgi yanlıştır...
New York metrosu 1904 yılında açılmıştır,
ve 1874 yılında yapılan Tünel, dünyanın ikinci en eski işleyen metrosudur
Istanbul'un bu özelliğini bile maalesef kimseye tanıtamamışız.
Bundan sadece birkaç sene önce açılan Londra'nın yeraltından giden ilk tren hattı
şu anda faal midir bilmiyorum, ama değilse, dünyadaki en eski işleyen metro Tüneldir.
TÜNEL’İN ÖYKÜSÜ
İstanbul’da 19.yüzyıl başlarında yaşanan değişimin bir gereği olarak ortaya çıkan Tünel, Eugene Henri Gavand adlı bir Fransız mühendisin eseridir.
Özellikle Tanzimat Dönemi’nde Batı ile yoğunlaşan ekonomik ilişkiler, Osmanlı İmparatorluğun’da daha önce olmayan bazı kurumları ortaya çıkardı. Bu kurumlarda beraberinde, yeni ilişkileri, yeni bir düzeni ve buna bağlı olarak gelişen yeni yerleşim birimlerini getirdiler. Galata: bankalar, sigorta şirketleri, nakliyeciler ve çeşitli acentalarla şehrin bankacılık ve ticaret merkezi haline geldi. Bu kurumlarda çalışan Avrupalılar’la, bunlara yakın olan gayri müslimler de, şık kahveleri, göz kamaştıran dükkanları, tiyatroları, sefarethaneleri ve eğlence merkezleriyle “zerafet ve sefa şehri” Pera’ya yerleştiler.
1867 yılının Mayıs ayında İstanbul’a gelen Gavand, bu iki merkez arasındaki yoğun yaya trafiğine dikkat etmişti. Galata’yı Pera’ya bağlanan en kestirme yol, merdivenli bir yokuş olan Yüksekkaldırım’dı ve bu yokuştan günde ortalama 30-40 bin kişi yürüyerek ya da atla inip çıkıyordu.
Karşılaştığı kalabalık, genç mühendise bu mesafe dahilinde bir yeraltı tüneli inşa etme fikrini verdi. Ve böylece 120 yaşındaki Tünel’in serüveni başladı.
Hemen çalışmaya başlayan Gayand, hazırladığı projeyi öncelikle Fransız Hükümeti’ne götürdü. Ancak teklif reddedilince, gerekli krediye İngilizlerden sağladı. Nafia Nazırı Ethem Paşa ile Maliye Nazırı Sadık Paşa’nın da desteğini sağlayan Gavan, 10 Haziran 1868’de Abdülaziz imzalı bir fermanla tünelin imtiyazını elde etti. 6 Kasım 1869 tarihinde Eugene Hendi Gavand’la, Nafia Nezareti arasında imzalanan üç maddelik anlaşmaya göre Osmanlı Hükümeti, Gavand’a Galata ve pera arasında bir “tahtelarz” demiryolu inşa etme hakkını tanımış oldu. 8 Mayıs 1871’de “Metropolitan Railway of Costantinople from Galata to Pera” adıyla kurulan limited şirket, 30 Haziran 1871’de Tünel’in inşaasına başladı. Mekanik kazı araçları olmadığı için, inşaatta yüzlerce kişi çalışıyordu. İtalyan kalfaların denetiminde çalışan Rum ve Fransız ustalar, marangozluk işlerini, italyanlar ise iç kaplamalardaki taş işçiliğini tamamladılar. Kazı malzemeri, sahipleri İranlı olan katırlar tarafından taşındı. Aralık 1874 yılında tamamlanan “Tünel Kazısı”ndan çıkartılan toprak, yine bu katırlarla taşınarak, Tepebaşı’nda, yamacın başındaki düzlüğün iyice genişletilmesinde ve Büyükparmakkapı’daki Tel Sokağı’nın oluşumunda kullanıldı.
Açılışı, 17 Ocak 1875’de yapılan Tünel’in halk tarafından kabulü oldukça zor oldu. Halkın bir kısmının “Ölmeden yer altına girmeyiz…” diye diretmesi ve devrin şeyhülislamının “Bu zir-ü zemin arabalarında insan götürülmesi caiz değildir” fetvasıyla zor durumda kalan şirket, ilk günlerde koyun, keçi gibi hayvanlarla, araba ve eşya taşıyarak, halka güven vermeye çalıştı. Herhangi bir terslikle karşılaşılmaması üzerine değiştirilen fetva ile Tünel, sonunda yolcu da taşımaya başladı.
Londra ve New York’takilerden sonra dünyanın üçüncü metrosu olan Tünel’in inşaasıyla beraber, Tünel Meydanı ve çevresindeki sokaklar da oldukça gelişti. Beyoğlu çıkışı, Galata Mevlevihanesi’nin mezarlığına rastlayan Tünel, özellikle yabancı turistlerin tekkeye ulaşmalarını kolaylaştırırken, yapıların artması “Tekke Mazarlığı” adıyla bilinen bu alanın tahrip olmasına yol açtı. Paralel iki ray üzerinde ilerleyen. İki tarafı açık, iki ahşap vagondan oluşan katarların hareketi, onları birbirine bağlayan “Cerr Kayışı”nın buharlı sistemden aldığı güçle sağlanıyordu. Elektrik olmadığı için gaz lambası ile aydınlatılan vagonlardan; öndeki yolculara arkadaki ise, yük ve hayvanlara ayrılmıştı.
İşletmenin kâr etmesi üzerine, yüklüce bir tazminat vererek Gavand’ı şirketten uzaklaştıran İngilizler, 1910 yılında Tramvay Şirketi’nin hatlarını elektrikle işleteceğinin duyulması üzerine, bunun kendilerine getireceği yolcu kaybını da göz önünde bulundurarak, Tünel İşletmesi’ni satmaya karar verdiler.
İşletme imtiyaz hakkı, 1911 yılında “Dersaadet Mülkhakatından Galata ve Beyoğlu Beyninde Tahtelarz Demiryolu T.A.Ş.” adlı Osmanlı Şirketi’ne devredildi. Aslında tampon vazifesini gören bu şirket “Tramvay İşletmesi”nin sahibi “Sofina şirketi” tarafından yönetiliyordu. Tünel’i de eline geçirken Sofina, Şişhane yolunda az sayıda tramvay işletip, rekabeti azaltarak Tünel’I daha da verimli hale getirdi. 1938’de devlet tarafından satın alınan İşletme, 1939’da Belediye bünyesinde yeni kurulan İ.E.T.T. İşletmeleri Umum Müdürlüğü’ne devredildi.
Doksanüç yılın yorgunluğunu taşıyan buhar kazanlarına, 24 Kasım 1968’de veda eden Tünel, Fransız L’Electro Entrep Rise firması tarafından tamamen yenilenerek, 26 Kasım 1971’de, tek ray üzerinde hareket eden yeni, elektrikli vagonlarıyla yolcu taşımacılığına kaldığı yerden devam etti.
Yine de “…turnikelerden geçilince duyulmaya başlanan o kendine özgü, serin ve nemli havanın korkusu, bu gün o günleri yaşayanların burnunda tütüyor…”
Hem, hangimiz bir kokuyu özlemiyoruz ki?
|