Ana Sayfa 1 milyon Türkiye fotoğrafı
sayfa 2
yunuxxl
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 14:39

dolar ve faizin düştüğü, borsanın çıktığı.. enflasyonun kontrol edilebilir düzeyde olduğu, milli gelirin arttığı bir zamanda ekonominin durumu nedir sormak abes değil mi?

ekonomimiz hergeçen gün iyiye gidiyor


m.ertug
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 14:47

Aşağıdaki yazı yapılan tartışmalarla ilgili net ifadeler içeriyor.

Bütçede 30 yılın rekoru ve perde arkası Hürriyet Gazetesi Şükrü Kızılot
21.02.2007

2006 yılı bütçesi, son 30 yılın en başarılı bütçesi olarak açıklandı.

Bütçe açığının, milli gelire oranı açısından, 1976 yılından bu yana yakalanan en iyi performans olarak tarihe geçen 2006 bütçesi, ilk bakışta gerçekten çok başarılı...

Mali disiplinin göstergesi "bütçe açığı" ya da "faiz dışı fazla" ile ifade ediliyor. Bu açıdan baktığımızda, 2006 bütçesi başarılı gözüküyor. Nedenine gelince; 2006 yılı için 14 milyar YTL olarak tasarlanan "bütçe açığı", 4 milyar YTL olarak sonuçlandı. Başlangıçta, 32.2 milyar YTL olarak hedeflenen "faiz dışı fazla" da 42 milyar YTL olarak gerçekleşti.

Bunlar, son derece olumlu ve sevindirici sonuçlar.

PERDE ARKASI
2006 yılı bütçesinin perde arkasını incelediğimizde, kazın ayağı hiç de öyle değil...

Örneğin; bazı giderler, bütçede hiç yer almıyor. Bazı gelirler ise ya bir defaya mahsus ya da gerçek anlamda bütçe geliri olarak nitelendirilmeyecek gelirler olarak göze çarpıyor.
Buna göre belirleyebildiğimiz bazı gelir ve giderler, tabloda gösterilmiştir.

Tablonun incelenmesinden de fark edileceği gibi;

- TMSF’den Maliye’ye, Eylül 2006 sonu itibariyle; garamaten ödemeler, vergi ve idari para cezaları adı altında, 4 milyar 447 milyon YTL aktarılmış. Ağırlıklı olarak, Telsim’in satışından elde edilen ve normalde Hazine’ye aktarılması gereken para, bir yasa çıkartılarak, Maliye’ye aktarıldı. 30 Ocak 2007’de de 577 milyon YTL aktarıldı. Bunlar, normal bir bütçe geliri değil.

- Telekom hisse satış geliri de bir defaya mahsus gelir türünden.

- Bağ-Kur ve SSK affı nedeniyle bu kurumlar 3 milyar 674 YTL para topladı. Böyle olunca, 2006 bütçesinden, bu tutarda az para aktarıldı. Bu da olağan gelir değil.

- Bütçede 323 No.lu "Bütçeleştirilmiş Borçlar" hesabında gözüken 1 milyar 736 bin YTL. Yeşil kartlıların tedavi ve sağlık malzemesi (980 milyon YTL), ilaç giderleri (269 milyon YTL), Kamu personeli tedavi ve sağlık malzemesi gideri (286 milyon YTL) ve diğer giderlerden oluşuyor. İlginçtir, bu giderler gerçekleşmiş ancak bütçe gideri yazılmamış.


MİLLİ GELİRİN % 3’ÜNDEN FAZLA

Yukarıda belirtilen gelirler, bir defaya mahsus ve IMF tanımlı gelir niteliğinde değil.

Giderler ise, bütçeye yansıtılmamış.

Ayrıca, bunlar bizim ulaşabildiğimiz bazı veriler. Bütçenin yeterince şeffaf olmaması, ötesini mümkün kılmıyor. Oysa 2006 yılında uygulamasına geçilen 5018 sayılı kanun bütçelerde mali saydamlık ilkesini olmazsa olmaz koşul olarak görüyor. Bu yönüyle de 2006 bütçesi tartışmaya açık bir bütçe...

Baktığımızda, sağlıklı verilere, tam olarak ulaşamıyoruz. IMF’nin bu konudaki sessizliği de dikkat çekici.

Tabloda belirtilen tutarları göz önüne alarak, hesaplama yaptığımızda;

Bütçe açığının, milli gelire oranı (20.5/562=) Yüzde 3,6 çıkıyor. Bu da "Maastricht kriteri" olan yüzde 3’ ün üzerinde. Görüldüğü gibi, 2006 bütçesinde, iddia edildiği kadar, övünülecek bir durum yok.


Bütçede son 30 yılın rekoru, önümüzdeki günlerde çok tartışılacağa benziyor...


alim80
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 14:58

Gerçek olan şu ki makro ekonomik göstergeler gerçekten çok iyiye doğru gidiyor.

Fakat mikro göstergelere bu yansımıyor. Yansımasıda zaten uzun zman alır. En büyük sorun hala işsizlik. Bu sorun sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu. Bugün dünyanın en gelişmiş ekonomileri bile işsizlikten muzdarip.


m.ertug
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 15:05

İnşallah önümüzdeki dönemlerde de yine Telsim Turk Telekom vb satışlar yapılabilir de;

bunların kaynak olarak (yukarıda yazıda belirtildiği şekilde);

makro ve mikro göstergelere yansır.

Yoksa bir kereye mahsus yapılan kaynak aktarımı(GERÇEK ANLAMDA gelir olmayan gelirin hesaplanması) ve bazı giderlerin sayılmaması,

takdir edersinizki her sene yapıla(bilecek)cak bir iş değil!

Bu sayede de, bahsi geçen gösterge yansımaları gerçekleşir... Yoksa o yansımanın gerçekleşeceği filan yok!

Bunun dışında işsizlik konusunda elbette bütün ülkelerin sorunu var ama;

ülkemizdeki kadar HIZLI NÜFUS ARTIŞI ve bu artışı, bu oranları(hem işsizlik, hem de nüfus artış oranları) karşılayacak YATIRIM YAPIL(a)MAMA Durumu, düşünülen hangi (Gelişmiş?!) ülkede var?

Söyleyeyim, hiçbirinde bu oranda değil!


alim80
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 15:26

Herşeye kötü tarafından bakmakta üstümüze yoktur.

İşsizlik,fakirlik elbette var yok diyen zaten olamaz. Bu sorunlar 5-10 yılda hemen halledilemezki. İcralar elbette artıyor buna mukabil oto satışları emlak satışları patladı. Kredi kartı borcu oranına göre Avrupadan çok çok iyiyiz. Yavaş yavaş oluyor bunlar. İnsnalar bi anda sihirli değnek değsin cebimiz para dolsun istiyor. Bu ülkenin kara deliklerini yamamak bile 5-10 sene sürer.



özdemir keskin
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 16:04

TC Merkez Bankası'nın aşağıdaki 31.12.2006 verileri Türkiye'nin reel ekonomisi hakkında
sanırım biraz fikir verir.




Fehmi SERİM
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 17:55

Kimin Ekonomisi ?

Biz toplum olarak iyice zıvanadan çıktık. Şimdi Türk ekonomisi iyi mi kötü mü ? Bir ekonominin durmunu anlamak için kriterler belli değil mi?  Mutlaka bellidir. Ancak amigo yanımız ağır basar, gerçeği ters yüz ederiz. Bu bakımdam benim ölçüm herkes kendi ekonomisine baksın. İyi ise iyidir. kötü  ise kötüdür ülke ekonomisi. Bu bencilce bir tavır olmasına karşın ne yazık ki doğru bir görüştür. 2007 Genel seçimlerinde herkes gençliğin desteğini alma peşinde . Durumumuzu gençlik belirleyecek. Ekonominin durumu iyi veya her ülkede sorun var diyen arkadaşlara soruyorum?  27 AB ülkesinde asgari ücret ancak bir haftalık geçimi mi sağlıyor?, Gençlerdeki işsizlik oranı bizde olduğu kadar mı? yoksul insanlara bir ay iftar çadırları kurulup, diğer aylarda da odun kömür yardımı , temel gıda yardımı yapılıyor mu? İnsanlar çöp kurtularında ,çöplükten birşeyler arıyorlar mı? Milletvekilleri asgari ücretin 20 katı maaş alıyorlar mı?  Yandaşlar birkaç yılda dolar milyoneri olabiliyorlar mı? Listeyi çok uzatabiliriz. (Bu 100. mesajım umarım beğenilir. )


_serhat

16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 18:28

Açıklanan rakamlar  görünürde tatmin edici, herşey iyi herşey güzel. Borsa uçurtma gibi almış başını gidiyor , dövizi de kazığa bağladık o da yerinde çakılı duruyor
       Ancak ortada öyle bir gerçek var ki o da şu, bizim bu günkü durumumuz el bastonu ile ayakta durmaya benziyor. Sayet o el (yabancı sermaye) bastonunu geri çekerse <düşünmesi bile feci> 2001 krizini mumla ararız gibime geliyor.
        Borsa da ki 44-45 bin seviyelerini boş verelim 25 bin lerde olsun ama tamamı yerli sermaye olsun bu bile umut verici olur.
        ATO Başkanı sayın Sinan Aygün ün Ankara da bir üniversite de katıldıği bir toplantıda izleyici olarak gelen 600 üniversiteliye sorduğu bir soru aklıma geliyor. Soru şu: Aranızda ,siz veya ailenizde borsada parası olan, işlem yapanlar parmak kaldırsın, bakalım 600 kişiden kaç kişi çıkacak? Parmaklar kalktı. Sadece 4 kişi !!!
        Imk borsası bu günü 44 binden değil de 96 binden kapatsa ne fark eder? Dış yatırımcı ülkesine bir o kadar çok para pompalar! Garajında X5 BMW si olan yanına birde Ferrarisini çeker.
        Ben bu  gün karşımıza çıkan tabloyu iyi olarak değil aksine kaygı verici olarak görmekteyim. Ekonomi olarak dizginleri ne kadar yabancılara kaptırısak onların ellerine  o oranda da koz vermiş oluruz.Korkum şudur ki daha ileride ellerinde ki bu kozları ülkemize karşı tehdit unsuru olarak kullanmalarıdır.
       « Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.»
(1922)    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


m.ertug
16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 18:33

Devamlı söylenen şu enflasyonun tek haneli rakamlara düşme durumu var;

bakın önce pinpon topu, nitrogliserin, dikenli tel gibi maddelerin enflasyon hesaplamasındaki katkısını öğrenelim; ondan sonra "Tek hane, tek hane!" diye sevinelim.

Günlük hayatta satın alınan meyve, sebzenin fiyat artışı, en son Kasım ayında doğalgaza yapılan, Ocak ayında elektriğe, geçtiğimiz günlerde şehiriçi telefon konuşma ücretlerine yapılan zamları düşünelim...

Ayrıca, aylık % 1.8 kredi faizi varsa bir yerde, yıllık bileşik faiz % 25 civarında(24) olur.

Tek haneli olmaz,
bu ne demek oluyor? Siz bir taşıt kredisi aldınız, ona aylık % 1.8 faiz ödeyecekseniz, bu yıllık % 24 eder. Burada enflasyon 9 mu 24 mü olur? Siz söyleyin...

Türkiye Cumhuriyeti 80 Yılda (1923-2002) 57 Milyar (Amerikan)Doları cari açık verirken,
son 4 yılda (2003-2006) bu rakam 76 Milyar (Amerikan)Doları buldu !
2003 yılında 8,
2004te 15.6,
2005te 22.8,
2006nın Ocak-Temmuz dönemini kapsayan 7 aylık dönemde bu rakamın 20.7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2006'nın sadece Temmuz ayında verilen cari açık 2 milyar 66 milyon dolar iken bu rakam 2002de yıllık 1.5 milyar dolar!

Genç işsiz sayısı 1.5 milyondan fazla... 2006 Nisan ayı itibariyle Türkiye’deki toplam işsiz sayısı 2 milyon 436 bini buldu. Bu rakamın 785 bini, 15-24 yaş grubundaki gençlerden oluşuyor. 785 bin genç işsizin 531 bini erkek, 254 bini ise kadın… 15-24 yaş grubundaki işsizlik oranı yüzde 17.8… Bu oran, Türkiye tarihinin en büyük krizinin yaşandığı 2001 yılındaki yüzde 16.2’lik oranı sollamış durumda.
İŞ ARAMAYAN İŞSİZ SAYILMIYOR
İş arama girişimlerinden sonuç alamayan gençler umudunu kaybedip iş aramaktan vazgeçiyor. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu, uluslararası normlar gereği, iş aramayıp çalışmaya hazır olanları “işsiz” olarak tanımlamıyor. Türkiye’de 785 bin genç işsizin yanısıra 721 bin de iş aramayan ama çalışmaya hazır olan genç bir kesim var. Devletin yok saydığı bu kesim de dikkate alındığında genç işsiz sayısı 1.5 milyonu geçiyor. İş aramayan ama çalışmaya hazır olan genç işsizlerin sayısı kriz yılı olan 2001’in sonunda bile 466 bindi. Bir başka ifadeyle, iş aramayan genç işsiz sayısı 2001 yılı sonundan bu yana yüzde 55 arttı. Ancak bu kesim istatistiklere yansımadığı için genç işsiz sayısı 2001 yılından bu yana yüzde 9 oranında azalmış gibi görünüyor.

ATO Başkanı Sinan Aygün, rakamların endişe verici olduğunu vurgulayarak, “4 milyon 714 bin gencimiz başkalarına bağımlı yaşıyor. Bir başka ülkede böylesine büyük bir nüfus atıl durumda olsaydı devletin bütün birimleri alarma geçerdi. Biz ise oturmuş borsa, faiz, para konuşuyoruz” dedi.

Türkiye nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan kadınların durumunun da vahim olduğunu kaydeden Aygün, “Her 100 atıl genç kadının 65’i ev kızı… İşe almada gençlere, özellikle de kadınlara pozitif ayrımcılık şart” dedi.

Genç işsizlerin durumunun acil olarak ele alınması gerektiğine dikkati çeken Aygün, “Ya gençlere iş olanakları yaratacağız ya da bu durumun toplumsal sonuçlarına katlanacağız” diye konuştu. 2005 yılı rakamlarına göre ilk kez iş arayan 553 bin kişinin işgücü piyasasına dahil olduğunu ancak sadece 255 bin kişiye iş yaratılabildiğini hatırlatan Aygün, bunun sonucunda 2004’te yüzde 10 olan işsizlik oranının yüzde 10.3’e çıktığını işaret etti.


***

Yukarıdaki bilgilerin büyük kısmını ATO Başkanı Sinan AYGUN'un demeçlerinden, hazırlanan internet sitelerinden derledim.

Bunlarla ilgili, rakam & bilgilerin YANLIŞ olduklarına dair bilgi / belge / dökumana rastlamadım. Aynı şekilde bu bahsi geçen hiçbir bilgiyi herhangi bir hükümet yetkilimiz de yalanlamış, doğrusu budur! demiş değil...

Aksini söyleyen olursa, yanlış malumatım oluşmuş diyerek teşekkür etmeye de hazırım.

Şu da var, sonuçta ne dersek diyelim Türkiyemin dünyanın en büyük 10-15 ekonomisinden biri olduğu bir gerçektir!
Hükümetlerin yaptıklarında olumsuz taraflar olması, bize bizi tembelliğe sevkedecek yeterli mazereti, savurganlık yapmamıza olanak/zemin hazırlayacak yeterli sebebi vermemekte...

Odadan çıkarken bir elektrik düğmesine dokunup kapatmak, damlayan bir musluğu tamir ettirip / tam kapatıp,

869 barkodlu ürünleri satın almak bile kendi çapımızda birer icraat olacaktır. Yoksa lafla peynir gemisi yürümüyor, o bunu yapmış, bu şunu yapmış; herşey de olumsuz değil elbette...


Not: Bir saygıdeğer üyemiz; "... oto satışları emlak satışları patladı" demiş. Patladı patlamasına da, bir otonun veya bir evin fiyatına baktığınız zaman gayet rahat anlayabiliriz ki, bunlar tamamen üertim karşılığı PEŞİN satın alınan ürünler değil; büyük çoğunluğu 5; (özellikle emlak için) 10-20 yıllık kredilerle alınmaktadır. Bu ne demk, arz etmeye çalışayım; şu anda ipotek koydurarak alınan bu emlakın borcunu 10, 20 yıla yayarak ödemek; önündeki 10 veya 20 yılı borçlandırmak demektir. Buna bakıp da, değerlendirme yapmak güç; kim 10 yıl boyunca veya 20 boyunca üretilmemiş bir değeri, henüz ortaya konup kazanılmamış yani aslında henüz YOK! olan, var olmayan bir ekonomik değeri ekonomik gelişme diye hesaba katabilir?
Buna benzer bir örnek daha verebiliriz, efendim 2 milyon kişi bayramda örnek 400 katriloynluk alışveriş yaptı, demek eknomi harika! diyebilir miyiz??? Diyemeyiz, çünkü o noktada yapılan kredi kartı ile yapılan bu alışverişin büyük kısmı olmayan bir para, sonraki aylardan verilmek üzere, henüz oluşmamış para&üretimlerden yapımıştır. Bunun adı borçlanmadır(bankaya borçlanma)...
(Rakamları örnek olsun diye verdim, gerçek rakam dahi olsa kredi kartı ve kredi bazlı tüketici alışverişinde harcanan rakamlar gerçek maaşı, Gayri Safi Milli Hasıla'yı göstermez; ev araba alımlarında da durum benzerdir!)


En son m.ertug tarafından Çrş 21 Şub 2007, 18:45 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi


MürselErsagun

16 yıl önce - Çrş 21 Şub 2007, 18:42

Kısa zamanda ekonomide çok iyi mesafe katettiğimize ben de katılıyorum. İşsizlik ve zenginin daha da zengin olması olayı Türkiye'ye özgü bir olay değildir. Dünyanın güçlü ekonomileri bile aynı sıkıntıyı yaşıyor. Geriye doğru dönüp baktığımızda 70 cente muhtaç ülkemizin Dünyanın sayılı büyük ekonomilerinden biri olma yolunda olduğu kanatindeyim... Yeterki bu istikrar ortamı devam etsin.



sayfa 2
ANA SAYFA -> HABERLER ve SOHBET