Tufan Atakişi
15 yıl önce - Pzr 28 Ağu 2005, 22:30
Karaçolarla ilgili Yeni Asir Gazetesi'nde çikan yazim
Erkin Usmanla bu pazar
Şimdi, sahilde dolaşanlar, ne oldukları belirsiz fayton bozuntuları...
Karaço yeniden Karşıyaka'da
Karaçolar çift atlıdır. Körüklü açılır-kapanır deri tenteleri vardır. Atların başında da bol çıngıraklar, başlıca özellikleriydi.
Günümüzde Karşıyaka sahilinde dolaşan faytonlar, İstanbul Büyükada' da kullanılan dört tarafı açık direkli ada faytonlarına benziyor veya benzetilmeye çalışılmış.
Bu faytonların da belli bir standardı yok. Çevrede görüntü kirliliği yaratması da ayrı bir konu. Lastik oto tekerleklisinden, demir tekerleğine, Karşıyaka geçmişine ve şu an ki dokusuna tamamen tezat.
Karaçolar çift atlı, körüklü açılır-kapanır deri tenteleri ile Karşıyakalılara yaz-kış hizmet eden, atların üzerindeki bol çıngırakları ile mahallenin daha başında misafir bekleyenleri haberdar ederdi.
Fayton sürücüleri için her evde yazları karpuz, kavun kabukları kışları ise bayatlamış ekmekler saklanıp gelen faytonculara verilirdi.
O dönemlerde her evde, mutlaka karaçoların atları için özel bir kova bulunur, susamış atlara su verilirdi. Faytoncular hemen her adresi, hatta kimin nerede oturduğunu bilirdi.
Karaçolar, İri Malta taşları düzenlenmiş sokakları - ki o zamanlar Karşıyaka'da 4 asfalt sokak vardı (Banka, Fazıl Bey, Celal Bey ve Reşadiye Asfaltı gibi) ve öyle anılırlardı - atların çıngırak sesleri ile girdiği her yerde ilgi ve merak uyandırırdı.
O dönemlerde Karaço'lar, istasyon ve iskelede müşterilerini gecenin geç saatlerine kadar bekler, ticari anlamda olmasa da kamu hizmeti yaparlardı.
***
Dönemin en ünlüsü İmparator idi. Karşıyakalı ve Kaf kaf onu izleyen ünlü karaçolardı.
Saat 16.00 dan itibaren bütün metal aksam - ki tümü pirinçten olurdu - kavulle parlatılır, her iki yanındaki fener tabir edilen ışıldakların gazyağları tazelenir ve ışığı yansıtan camlar silinerek temizlenirdi. O zamanki sokakların ışıklandırması yetersiz olduğu için, karaçonun arkasına gemici lambası asılırdı.
Karaçolarda ilkel otomobillerinkine benzeyen, ön tekerlekten arkadaki büyük tekerleğe kadar uzanan deriden bir çamurluk vardı. Yolcuların binmesini
sağlayan pirinç basamak ise bu çamurluğun tam ortasına monte edilmişti ve her gün parlatılırdı. Bir keresinde, çamurlu ayakkabılarımla o ışıl ışıl
parlayan basamağa basmadan karaçoya nasıl bineceğimi uzun uzun düşünmüştüm.
Atlar, çaptan düşmüş İngiliz aygırlarından seçilirdi. Hani eski bir deyişle
"Cami yıkılmış ama, mihrap yerinde" türünden.
Genelde ahırlar, şu an ki Örnekköy girişindeki TEDAŞ trafosunun olduğu yerdeydi. Burası bir zamanlar atlıtranvay atlarının da ahırıydı. Orada hala atlıtranvayların izi, hatta rayları durur.
Kırbaçlar, kösele ve deri kaytandan olup atları koşturmaktan ziyade çıkardığı ses ile çevrede ilgi yaratmak için kullanılırdı.Üç-dört metreyi bulan bu kaytan kırbaçların havada dönüp çıkardığı ses, biz çocuklara atların canının yandığı izlenimini verirdi. Halbuki kaytan kırbaç atlara değmezdi bile.
Karaçoların arkadaki büyük tekerlekleri- ön tekerlekleri ise yarı yarıya küçüktü- arka mile yan oturup, bedavadan seyahat etmek ise çok büyük bir zevk idi. Yalnız bizi kıskanan bazı çocukların faytoncuya; "Arkaya kırbaç, arkaya kırbaç" sözleri ise zaman zaman canımızın acımasına da sebep olabiliyordu.
O zamanlar ulaşım dışında karaçolara binip sahilde dolaşmak ise bir lüks ifadesi idi. Sünnet ve düğünlerdeki karaço sayısı ise düğün sahibinin
zenginliğinin bir gösterisi idi.
Şu an Karşıyaka'da bir karaço ve ne olduğu belirsiz faytonlar var. Dileğim geçmişimize sahip çıkıp, en azından sahil turunda- şu an zaten başka
bir amaçla kullanılmıyorlar- bu karaçoların çoğaltılıp Karşıyaka'ya, İzmir'e, günümüze bir disiplin içinde kazandırılması
Tufan Atakisi
|