1 milyon Türkiye fotoğrafı
sayfa 2  |
 |
Denem
18 yıl önce - Pzr 28 Ksm 2004, 23:18
Trabzon meryemana Sumela manastiri
Trabzon'daki meryemana manastiri Sumela'dir. Asil adi Panaghia Sumela olup, Ortodokslar'in Meryemana'ya taktiklari isim (Panaya) ve dagin rengi Melas (siyah) tan gelmektedir. Trabzon'daki meryemana, Orthodoks kutsal mekanidir. 1923'deki mubadele sonrasi tasinmak zorunda kalan manastir, misyonuna Yunanistan'da devam etmektedir.
Efes'te gecen Meryemana evi Katolikler'in kutsal mekanidir.
Efes incilde geciyor evet, St Paul Efesliler'e vaaz vermistir. Selcuk'taki basilikanin onemi budur. Incil'de 7 Asya kilisesinden bahsedilir: Smyrna, Pergamos, Sardis (Sart), Philadelphia (Alasehir), Laodicea, Thyratira ve Ephesus. Bu 7 kilise Hiristiyanlar icin COK onemlidir, ve Turkiye'ye hacca gelen butun Hiristiyanlar bu 7 kiliseyi gormeye gelir. Din inanc turizmi gezileri buralara gelir.
|
 |
Alp
18 yıl önce - Pzr 28 Ksm 2004, 23:27
İrfan o konuda haklısın onlara göre Hac olabilir ama bizim Hac ile bir ilgisi olmadığı kesin.benim gittiğim yıl oraya gelen Rus turistlerden bazıları sadece şort ve bikini üzeri ile geziyorlardı.Ya da bildiğiniz tipik turist kıyafetleri ile...Hac ya da ibadet derken neyi kasıt ettiklerini anlayamadım bu adamların.Bizim kiliseye girdiğimizde etrafa bakıp aaaa bu ne acaba?Şu ne? gibilerinden onlarda aynı mantıkta takılıyorlar kanımca...
|
 |
irfan x
18 yıl önce - Pts 29 Ksm 2004, 03:51
Zaten Ruslar Ortodoks olduğu için bu mekanla pek alakaları yok ve aynen senin tarif ettiğin gibi geliyorlar. Hristiyanların hac mantığı tıpkı bizim türbe ziyareti mantığı gibi, dua edilecek kutsal mekan. Yani bu hac bir ibadet değil. Bizdeki kavramlar daha çok Musevilikle örtüşür. Özellikle Katoliklerde durum gayet farklıdır, onlarda peygamber kavramı bile farklı. Bir Katoliğe "İsa, bizim içinde önemli bir peygamberdi" dersen sanki İsa'ya hakaret etmişsin gibi algılar.
|
 |
TolgaTek
18 yıl önce - Prş 02 Arl 2004, 04:21
Meryem Ana - Ephesus
Yuanna'yı Jean diye yazayım da Katolik ismini de hatırlamış olalım....
İsa çarmıhta gerilmeye götürülürken annesini 12 havarisinden Jean'a emanet eder. İsa'nın ölümünden sonra, kardeşi Jak'ın da kafası kesilerek öldürülmesi üzerine, Kudüs'de kalamıyacağını anlayan Jean, Anadolu'ya, Ephesus'a gelir. Bugüne ulaşan 4 farklı İncil'den birisi olan incilinin büyük kısmını burada yazar. Ve burada ölür. Mezarı Selçuk'daki, Ayasulluk Tepesi üzerine inşa edilen büyük kilisenin içindedir. Aynı şekilde Meryem Ana'nın da Ephesus'da öldüğü ve burada gömüldüğü düşünülmektedir (aşağıda bunun nedenini yazacağım) ve bu görüş Hıristiyanlığın büyük kısmı tarafından (Papalık dahil) kabul görmektedir (diğer iddia, Kudüs'de öldüğü...çünkü ölmeden hemen önce Kudüs'e gidiyor)
Gerçekten burada öldü ise, büyük ihtimalle Meryem Ananın mezarı da daha sonra kilise olan Ephesus Stadyumu-limanı arasındaki büyük "Meryem Kilisesi" yapısında yer almaktaydı. Bunlar elle tutulur kısmı bu işin....
Gelelim Meryem Ana Evine. 1774 yılında Almanya'nın Flamsk Köyünde (neresidir bilmiyorum! ) Anne Catherine Emmerich doğar. Ailesi çok yoksul. Ama geceleri saatlerce dua eder bu küçük kız ve en büyük hayali rahibe olmak. Dikiş yapmakla geçen bir süreden sonra 29 yaşında bir manastıra katılır. Burada sakin bir yaşam sürerken çok ağır bir hastalığa yakalanır. 1811'de manastır parasızlıktan kapanınca da, hasta hasta kapıdışarı edilir. Bir köy rahibi onu korumasına alarak gariban bir ev bulur. 1812 yılının 29 Aralık gününde çılgınlar gibi dua ederken hasta hasta, gökten bir ışık iner ve İsa'nın çivilendiği yerlerden elleri ve ayakları kanamaya başlar. Artık "stigmatize" olur (başına bu gelenlere verilen isimmiş) ve otomatikman azize konumuna yükselir. Bu arada bu kadın sürekli translara girer ve gaipten dinsel olayları anlatır. İşte 1818'de Meryem Ana'nın hayatını anlatır. Son günlerini Ephesos'un dışında, küçük bir evde geçirdiğini söyler. Böylece Hıristiyanlık alemi Meryem Ana'nın Kudüs'te değil, Ephesus'da öldüğünü öğrenmiş olur. Koskoca azize bunu söyleyince de papalık da zamanla bu işi kabullenir....
Bn. Emmerich evle ilgili bayağı detaylı bilgiler vermiş, şöminesinden pencerelerine kadar, bunları herhalde yazmaya gerek yok. Mezarın bir mağarada olduğunu, gömüldükten sonra tıpkı İsa gibi, mezarının boşaldığını anlatır rahibe. Jean ve arkadaşları bı mağaranın ağzını kapatmışlar, evi de kiliseye çevirmişler.
Bütün bu bilgiler 1874 yılında yayınlanır ve büyük tartışmalar yaratır. (Bu arada yıla dikkat, Ephesus kazıları 1860'larda başlamış ve 1870lerde ilk ciltleri yayınlanarak, buradan bulunan eserler British Museum'da sergilenmeye başlamıştı. Dolayısıyla Ephesus'un ünlü olduğu, büyük ilgi gördüğü bir dönemdi bu zaten.)
Sonuçta 1880lerde kitabı okuyan bir sürü kişi Ephesus civarındaki tepelerde bu evi aramaya başlarlar. 1891 yılında İzmir'deki Fransız Hastanesi başhemşiresi Marie de Mandat Grancey'in ekibi, tarife uyan bir Bizans kilise kalıntısı (yani şu bizim evi) bularak burayı keşfettiklerini ilan ederler. İzmir'deki Lazarist Mezhebi buradaki toprakları satın alarak buraya haç seferleri düzenlemeye başlar. Ama 1914-1922 arasındaki kaostan sonra Lazaristler İzmir'den ayrılır, ev olayı da unutulur.
Bizimkiler 1950'lerde bakarlar ki böyle bir atraksiyon var, burayı restore edip 1952'de hizmete açarlar....
Eveeeet.... Bu ev yani neymiş? Kafayı yemiş yaşlı ve hasta bir rahibenin rüyasıymış.... Öyle ki rüya 1818'de görüldüğü halde, bunları not eden rahip amcamız 1874'e kadar bunları yayınlamaya tereddüt etmiş. Noolmuş, tartışmışlar, tartışmışlar, bu arada kutsal hazine avcısı bir sürü başka manyak 1880lerde dağları gezmiş... Uyduruktan bir noktayı da beyenerek, aha işte ev budur diyerek 1000 dönüm bir araziyi satın almışlar. Bugün hangi arkeoloğa sorsanız o ev için "şey...aslında orası hani Meryem Ananın çağından biraz geç dönemden, M.S. 6. yy.'dan (550 yıl kadar daha geç!!!!) bir yapı" demek ister, ama demez.... Neden?
Ya ne gerek var? Müslümanlar için ayrı 3-5 tane, Hıristiyanlar için ayrı 3-5 tane 7 Uyurlar mağaramız var. Bir sürü dinin kutsal emanetlerini İstanbul'da müzelerde, camilerde, kiliselerde muhafaza ediyoruz (ya da arasıra çaldırıyoruz, ama nedense haber olmuyor, ne de olsa bizde daha çok var.... Ünlü "Sakal-ı Şerif"in korunduğu camiden geçen sene yürüdüğünü duymuş muydunuz? Aslında geçen ay da, İstanbul fetedilirken kullanılan ve günümüze kalan tek sancak, yani Fatih Sultan Mehmet'in sancağı aynı camiden yürüyüverdi, bunu da duymamış olabilirsiniz....)
Sonuçta bunları görmeye bir sürü insan geliyor, olay inanç turizmi oluyor.... Şimdi bırakalım da garibanlar (zaten çoğu yaşlı), bir de sıcak havada, savaş falan olan Kudüs'e mi gitsinler? Panayır Dağı güzel işte, sakin, manzaralı, acaip turistik...
Bu arada lütfen aranızda dini nedenlerle burasını, yani Meryem Ana Evini kutsal olarak görenler vardıysa, lütfen beni affedin, amacım inandığınız şeylerle dalga geçmek değil. Hurafe olayı burada doruk yaptığı için belirtmek istedim bunları... Yazdıklarımı herhangi bir ansiklopedide de bulabilirdiniz... sevgiyle kalın....!
En son TolgaTek tarafından Cmt 18 Arl 2004, 18:30 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
|
 |
teo
18 yıl önce - Sal 07 Arl 2004, 18:53
Meryemana Evi'ni daha önce görmediyseniz gidin görün derim.
Çünkü orası dinlerüstü bir yer. Öyle her anlatılana da bakmayın.
Ayrıca Trabzonlu olmama rağmen gerçeği söylemek gerek:
Trabzon'da varolan yer gerçek değildir!
|
 |
sayfa 2  |
ANA SAYFA -> İZMİR
|